Portakal Kokulu Küçük Güzel Şehir Finike
Seyahat+Şehir15.11.2016 21:52
Tarihi, liman ve tarım bölgesi olma özellikleri, M.Ö.500 yıllarına dayanan, portakalıyla ünlü Finike, Antalya’nın turizmle değil tarımla anılan ilçesi. Bahar aylarında Antalya’dan Finike’ye gelirken Belen Mevkii’ne vardığınızda arabanızın camlarını açıp nefis portakal çiçeği kokuları içeri dolsun isterseniz bu şirin ilçeyi ziyaret edin. Sadece Kaş’a giderken yanından geçmekle kalmayın. Portakal bahçelerine doğru bir yolculuk yapın. Uçsuz bucaksız bir yeşil denizle asıl mavi enginliğin buluşmasına tanık olun. Doğanın bize sunduğu bu sakin, sessiz uçsuz bucaksız yeşil dinginliği dinleyin.
1900’lü yılların başında ilk portakalın Rodos Adasından getirilip dikildiği Finike’de iklim, toprak yapısı gibi koşulların uygunluğu sebebiyle ülkemizin en güzel portakalları yetiştirilmekte.Bu güzel portakalların yanısıra, limonun bizim bilmediğimiz pek çok çeşidi, kumkuvat, nar, avokado da yetiştiriliyor.
Baharda portakal çiçekleri
Avrupa’nın herhangi bir köşesinde olsa Finike belki de bugün inanılmaz güzellikteki koylarıyla, sahiliyle, yeşiliyle kıymeti bilinen sakin bir şehir olabilirdi. Ancak maalesef bu güzelim küçük şehir bugün ranttan nasibini alarak beton yığını tepeleriyle Akdeniz’e uzanıyor. Türkiye’nin diğer sahil beldeleri turizm için bilinçsizce betonlaştırılırken tarımı tercih ederek bir nebze kendini bu yapılaşmadan korumuş olan Finike de son yıllarda betona teslim olmuş görünüyor.
Toros Dağları eteğinde yeşil bir deniz
Hele geçtiğimiz yıl yapılmaya başlanan sahilde yapımı süren bir çok katlı betonarme yapı var ki sormayın. Neden sahil kentlerimizi korumak için alçak yapı kararları alamıyoruz? Neden uygulayamıyoruz? Sahile bakan tepede eskiden varolan iki katlı güzel evler varken onları yıkıp yerine daha yüksek betonarme yığınları konduruveriyoruz? Neden sahilin kenarına parklar, oturma alanları yapmıyoruz? Neden daha medeni, yaşanılır kentler yaratamıyoruz? Dünyada varolan dokuyu, yapıyı korumanın pek çok örneği var. Biz neden bozmakta ısrar ediyoruz? Böyle berrak, temiz deniz başka yerde yokken, böyle iklim başka yerde yokken neden daha insancıl yerleşimler üretemiyoruz? Portakalı bir marka haline getirip, şekerlemelerini, kurabiyelerini, reçellerini yapıp seramikten buzdolabı süsleri üretip dünyada örnekleri olduğu gibi farklı içecek ürünleri üretip kentin heryerinde turistlere sunmak neden aklımıza gelmiyor?
Finike Sahilinde betonlaşma
Herşeye rağmen yine de Finike’ye gidin, Finike’yi görün. Portakal bahçelerine Tanrı misafiri olun. Dalından limon, portakal koparın, mis gibi kokularını içinize çekin. Yazın Çağıllı’da, Radyafor Koyunda ya da Gökliman’da denize girin. Sahil’deki dondurmacı Hasan Amca’nın yanık dondurmasının tadına bakın. Elmalı ürünlerini satan Elmisko’ya uğrayıp yöresel ürünlerden alın. Balıkçı Barınağında adaçayı için. Daha da betonlaşmadan, denizleri kirletilmeden, portakal bahçeleri böylesine güzelken Finike’yi görün.
Minik ellerde dalından yeni koparılmış limon
1900’lü yılların başında ilk portakalın Rodos Adasından getirilip dikildiği Finike’de iklim, toprak yapısı gibi koşulların uygunluğu sebebiyle ülkemizin en güzel portakalları yetiştirilmekte.Bu güzel portakalların yanısıra, limonun bizim bilmediğimiz pek çok çeşidi, kumkuvat, nar, avokado da yetiştiriliyor.
Baharda portakal çiçekleri
Avrupa’nın herhangi bir köşesinde olsa Finike belki de bugün inanılmaz güzellikteki koylarıyla, sahiliyle, yeşiliyle kıymeti bilinen sakin bir şehir olabilirdi. Ancak maalesef bu güzelim küçük şehir bugün ranttan nasibini alarak beton yığını tepeleriyle Akdeniz’e uzanıyor. Türkiye’nin diğer sahil beldeleri turizm için bilinçsizce betonlaştırılırken tarımı tercih ederek bir nebze kendini bu yapılaşmadan korumuş olan Finike de son yıllarda betona teslim olmuş görünüyor.
Toros Dağları eteğinde yeşil bir deniz
Hele geçtiğimiz yıl yapılmaya başlanan sahilde yapımı süren bir çok katlı betonarme yapı var ki sormayın. Neden sahil kentlerimizi korumak için alçak yapı kararları alamıyoruz? Neden uygulayamıyoruz? Sahile bakan tepede eskiden varolan iki katlı güzel evler varken onları yıkıp yerine daha yüksek betonarme yığınları konduruveriyoruz? Neden sahilin kenarına parklar, oturma alanları yapmıyoruz? Neden daha medeni, yaşanılır kentler yaratamıyoruz? Dünyada varolan dokuyu, yapıyı korumanın pek çok örneği var. Biz neden bozmakta ısrar ediyoruz? Böyle berrak, temiz deniz başka yerde yokken, böyle iklim başka yerde yokken neden daha insancıl yerleşimler üretemiyoruz? Portakalı bir marka haline getirip, şekerlemelerini, kurabiyelerini, reçellerini yapıp seramikten buzdolabı süsleri üretip dünyada örnekleri olduğu gibi farklı içecek ürünleri üretip kentin heryerinde turistlere sunmak neden aklımıza gelmiyor?
Finike Sahilinde betonlaşma
Herşeye rağmen yine de Finike’ye gidin, Finike’yi görün. Portakal bahçelerine Tanrı misafiri olun. Dalından limon, portakal koparın, mis gibi kokularını içinize çekin. Yazın Çağıllı’da, Radyafor Koyunda ya da Gökliman’da denize girin. Sahil’deki dondurmacı Hasan Amca’nın yanık dondurmasının tadına bakın. Elmalı ürünlerini satan Elmisko’ya uğrayıp yöresel ürünlerden alın. Balıkçı Barınağında adaçayı için. Daha da betonlaşmadan, denizleri kirletilmeden, portakal bahçeleri böylesine güzelken Finike’yi görün.
Minik ellerde dalından yeni koparılmış limon
Bu gönderiye henüz bir yorum yazılmamış. İlk yorum yazan siz olun...
Daha Fazlası...
Köşe Notları...
Takip Edin
- Hayaller Berlin Gerçekler Bursa:) Kısa Bir Bursa Yolculuğu Seyahat+Şehir 14.03.2017 10:24:00
- Küçükevtasarım'ın 2017 Hayal Rotaları Seyahat+Şehir 19.01.2017 22:40:00
- Bu sonbahar Kapadokya’ya gidin ve Uçhisar’ı görmemezlik etmeyin. Seyahat+Şehir 7.10.2016 00:10:00
- Bebekle Bodrum Seyahati Seyahat+Şehir 27.08.2016 18:54:00
- Anne olmak beraberinde mesleğini yapmak, beraberinde başka başka binbir türlü şeyler yapmak...Bu duygularla sarmalanmışsanız,
Hürriyet Kelebek'in bugünkü sayısında Yonca Tokbaş'ın Anne kalbi meselesi yazısını okumanızı öneririm.
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/yonca-tokbas_232/anne-kalbi-meselesi_40219362
- Bugün Yılmaz Özdil'in 'Orda Bir Köy var uzakta' yazısını okuyamayanlar için alıntıladım.
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/orda-bir-koy-var-uzakta-1541841/ - 31 Ekim'de Nil Karaibrahimgil'in köşesinde yazdığı yazıyı ben ancak bugün okuyabildim ama iyi ki de okumuşum,
tüm annelere, babalara, teyzelere, halalara, herkese okunmasını tavsiye edeceğim bir yazı.
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/nil-karaibrahimgil_113/cocugun-bildigi-benim-unuttugum_40263447